- 12 Ocak 2021
- Yönetici
- Genel Bilgiler
Akvaryumla İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Evet, gereklidir. Bir akvaryumun temiz ve berrak kalmasını sağlayanlar mekanik ve biyolojik filtrasyondur.
Mekanik filtrasyon
Mekanik filtrasyon, suyun, bir su pompası aracılığıyla elyaf gibi ince filtre malzemeleri arasından geçirilerek tortularından ve görünür pisliklerinden arındırılmasıdır. Mekanik filtre malzemelerinin pisliklerden tıkanmamaları için düzenli aralıklarla (tiplerine göre 2-8 haftada bir) çalkalanmaları gerekir. Mekanik filtrasyon genellikle önemi anlaşılan bir işlemdir.
Biyolojik filtrasyon
Genelde önemi anlaşılmayan ise biyolojik filtrasyondur.
Biyolojik dengesi oturmuş bir akvaryumda yararlı aerobik (oksijenle soluyan) çeşitli bakteri grupları balık dışkıları ve artık yemleri sırasıyla önce zehirli amonyağa, sonra amonyağı daha az zehirli nitrite ve sonra da nitriti de daha da az zehirli nitrata dönüştürürler.
Bu dönüşümlere azot zinciri adı verilir. Bazı bitki türleri nitratı besin maddesi olarak kullanırlar. Özellikle bitkisiz akvaryumlarda nitrat zamanla birikir ve yosunlanmaya yol açar. Nitrat fazlası balıkların sağlıklı gelişmelerini de olumsuz etkiler.
Nitrat konsantrasyonunu yüksek olması, balıklarda bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve büyümenin durmasına yol açar.
İşte bu yararlı bakteriler, filtre malzemelerinin ve akvaryumdaki kumun, taşların ve bitkilerin yüzeylerinde yerleşirler. Suyun oksijence zengin olması da bu bakterilerin daha iyi arıtım yapabilmesi için gereklidir.
Özet olarak biyolojik arıtımın yeterli olması için iki temel şart vardır:
Suyun oksijence zengin olması Havalandırma (su sirkülasyonu) gereklidir. Oksijen aynı zamanda balıklar için de gereklidir.
Akvaryumda ve filtre malzemelerinde bakterilerin kolonileşebileceği yeterince yüzey bulunması Biyolojik filtre malzemeleri bu yüzden seramik köpük, cam köpük gibi pütürlü ve girintili çıkıntılı, birim hacim başına geniş yüzeylere sahip materyallerdir. Etkin bir biyolojik filtrasyon için en az akvaryum hacminin %2 si büyüklüğünde geniş bir filtre hacmi gereklidir. Akvaryum kumu da önemli bir bakteri kolonileşme ortamıdır.
Biyolojik filtre malzemelerinden belki de daha önemli bir bakteri kolonileşme ortamı akvaryum kumudur. Küçük bir filtreyle temizlenen kumsuz akvaryumlardaki suyun bulanıklığının kum konulduktan bir süre sonra geçmesi de bu yüzdendir. Bir taban sirkülasyon sistemi kullanıldığında kumdaki biyolojik arıtma etkinlikleri daha da hızlanır.
Biyolojik arınmanın ve biyolojik filtre malzemelerinin önemi
Biyolojik arıtımın yetersiz olduğu akvaryumlarda su çok çabuk sararır, kirlenir. Balıklarda bir sağlıksızlık, oksijen sıkıntısı çekiyormuş gibi su yüzeyinde yüzmeler görülür. Biyolojik filtrasyonun yetersiz olduğu bir akvaryumun suyunu da sık sık değiştirmek sizi kalıcı bir çözüme ulaştırmaz.
Yararlı bakterilerin nüfusları yeterli düzeye ulaşamıyorsa biyolojik filtrasyon yetersiz kalacak, amonyak ve nitrit gibi zehirli azot bileşikleri akvaryumda zamanla çoğalacaktır. Bu bileşiklerin çoğalması da zamanla ölümcül balık hastalıklarına ve aşırı yosunlanmaya yol açabilir.
Yeteri kadar geniş bir filtre hacminde biyolojik filtre malzemeleri ve taban kumu kullanılarak yararlı bakteri nüfusu yeterli düzeylere ulaştırılabilir. Böylece akvaryum suyu, düzenli su değişimlerinin aksatılmaması şartıyla, (örneğin 2 haftada bir eski akvaryum suyunun %15’i kadar ı dinlenmiş taze suyla değiştirilir) sürekli sağlıklı kalır.
Aşırı yosunlaşmaya karşı ilaç kullanmamanızı, doğal ve kalıcı çözümleri uygulamanızı öneriyoruz. Piyasada satılan anti-yosun ilaçlarının çoğu yosunlar kadar bitkilere de zarar verirler.
Doğal çözümler neler olabilir: Akvaryum doğrudan güneş ışığı almamalı
Akvaryum kesinlikle pencereden gelen güneş ışığını doğrudan görmeyecek bir yerde olmalıdır. Yosunların en temel besin maddesi olan fosfor, doğal sularla karşılaştırıldığında hacmi sınırlı akvaryumlarda fazlasıyla bulunur.
Bu yüzden güneş ışığıyla karşılaşan akvaryumlar çoğu zaman aşırı yosunlaşırlar. Bir odada en gölge duvar dibi, akvaryum için en uygun yerdir.
Suni ışıklandırma: Özel olarak akvaryumlar için üretilen bazı kaliteli floresan lambalarının ışık spektrum özellikleri, yosun gelişimini engelleyecek buna karşılık bitki gelişimini destekleyecek niteliktedir.
Yosun yiyen balıklar
Akvaryumda vatoz, otocinclus ve black molly gibi yosun yiyici balıklar bulundurmanız yararlı olacaktır. Başlangıçta hızlı büyüyen bitkiler dikin Akvaryumu ilk kurduğunuz zaman hızlı büyüyen türlerle bitkilendirmenizi öneririz.
Hızlı büyüyen bitkiler besin maddeleri açısından yosunlara rakip olurlar. Akvaryumda biyolojik denge oturdukça hızlı büyüyen türleri daha yavaşlarıyla değiştirebilirsiniz.
Nitrat konsantrasyonunu düşük tutun
Akvaryum biyolojisiyle ilgili sayfamızda da anlatıldığı gibi biyolojik dengesi oturmuş bir akvaryumdaki azot zincirinin son halkası nitrattır. Yararlı bakteriler tarafından balık dışkıları ve artık yemler amonyağa, amonyak nitrite ve nitrit de nitrata dönüştürülürler.
Bazı bitkiler nitratı besin maddesi olarak kullanırlar. Özellikle bitkisiz akvaryumlarda nitrat zamanla birikir ve yosunlaşmaya yol açar. Bitkili akvaryumlarda genellikle yosun daha az sorun olur. Akvaryumda nitrat konsantrasyonunun yüksek olması balıkların gelişmelerini de çok olumsuz etkiler.
Sizin de akvaryumunuzda yosunlaşma nitrat fazlası yüzünden olabilir. Akvaryumunuzdaki nitrat konsantrasyonunu kabul edilebilir sınırlar içinde tutmak için birkaç önerimiz:
Eğer bir dış filtreniz varsa bir ön filtre düzeni kurmanızı öneririz. Ön filtre kaba kirleri tutar ve esas filtrenin erken tıkanmasını önler. Ön filtreyi su değişimleriyle beraber (1-2 haftada bir) çalkalayarak kirlerinden arındırmak çok yararlı olur. Böylece birçok artık madde daha dönüşüm zincirinin başındayken, henüz nitrata dönüşmeden akvaryumdan uzaklaştırılmış olur.
Düzenli su değişimlerini aksatmayın. Örneğin iki haftada bir %20 oranında (her ikinci pazar günü). Akvaryumdan eski suyu boşaltırken dipte birikmiş tortuları da toplamanız yararlı olur.
Boşalttığınız eski akvaryum suyunun yerine koyacağınız en az iki gün dinlenmiş suya klora ve ağır metallere karşı iyi bir su hazırlayıcı eklemek yerinde olur. Bir seferde akvaryum suyunun %40 ′ ından fazlasını kesinlikle değiştirmeyin.
İyi bir biyolojik filtre malzemesi kullanmanızı öneririz. Bazı filtre malzemeleri, anaerobik bakterilerin de kolonileşmesi için uygun ortam yaratarak nitratı kısmen, akvaryumdan uçup giden azot gazına dönüştürürler.
Aşırı yemlemekten kaçının. Balıklarınız verdiğiniz yemi üç dakika içinde tüketebilmeli. Akvaryuma fazla sayıda balık koymayın. Boyları 4cm’ye kadar olan balıklar için 1 litre başına en fazla 1cm balık koymalısınız.
Örneğin 100 litrelik bir akvaryuma boyları 4cm olan balıklardan 25 adet koyabilirsiniz. Daha büyük balıklar için birim boy başına daha da çok su hacmi gereklidir. Örneğin boyu yaklaşık 15 cm olan yetişkin bir melek balığı başına en az 40 litre su hacmi düşünülmelidir.
Birkaç haftalık tatiller, tatil hapları, yem otomatı ve saatli şalterle artık çözülemeyecek bir sorun değildir.
Bir aylıktan genç yavruların dışında balıklar birkaç gün, hatta bir hafta zarar görmeden aç kalabilirler.
Yemlenmedikleri bu sürede akvaryumda kalmış artıklar, yosunlar ve vücut rezervleriyle idare edebilirler. Balıkların besin ihtiyaçlarını bir hafta kadar bir süre karşılayabilecek tatil hapları vardır.
Işıklandırmanın sürekli olarak bir saatli şalter aracılığıyla belirli saatlerde açılıp kapanması sağlanabilir. Biyolojik dengesi oturmuş, aşırı dozajda yem atılmayan bir akvaryumda bir ay veya daha uzun bir sürede suyun değiştirilmemesi (%10-20 oranında düzenli su değişimleri) bir sorun yaratmaz.
Bazıları, balıklarının tatilde oldukları süre içinde daha az yemle idare edebilmeleri için suyun sıcaklığını 1-2 derece düşürürler. Balıkların hastalanmaması için bu düşürme aniden değil, yavaş yavaş yapılmalıdır: Örneğin günde 0.5 derece.
Tatile gidecek akvaryum sahipleri için önerilerimiz:
Yemleme
Tetra Weekend-Futter gibi tatil hapları, balıkların besin gereksinimlerini bir hafta kadar bir süre karşılayabilirler. Balık sayısına ve büyüklüğüne bağlı olarak akvaryuma kaç tane tablet atmanız gerektiği kutu üstünde belirtilir.
Siz tatildeyken, akvaryumunuza haftada bir göz atabilecek bir tanıdık bulun. Tatile gitmeden önce, tanıdığınızın her hafta atması gereken tableti ve yemi uygun dozajlarıyla hazır edin. Örneğin kuru yem için bir ölçek kaşığı koyup her hafta kaç kaşık yem atması gerektiğini anlatın.
Akvaryum konusunda tecrübesiz bir kişi rahatlıkla aşırı miktarda yem atıp suyun bozulmasına neden olabilir.
Tanıdığınız her hafta geldiğinde balıkları, akvaryum sıcaklığını, filtrenin ve varsa yem otomatının düzgün çalışıp çalışmadığını bir kontrol etsin. Ölü balık varsa hemen akvaryumdan çıkarsın. Acil durumlar için tatilde size erişebileceği bir telefon numarası bırakmayı da unutmayın.
Piyasada 3 haftaya kadar her gün, ayarladığınız saatlerde akvaryuma otomatik olarak kuru yem atan yem otomatları bulunuyor. Bunların bazılarında yemler bir süre sonra nemlenip haznelerine yapışır ve akvaryuma dökülmezler. Böyle bir otomat satın almak isterseniz, nemlenmeye karşı önlem olarak havalandırmalı, kaliteli bir aleti tercih etmelisiniz.
Işıklandırma
Sadece tatillerde değil, sürekli düzenli, belli saatlerde açılıp kapanan bir ışıklandırma için saatli zaman şalteri kullanmanızı öneririz. Bunların elektrik kesintilerinde zaman ayarı bozulmayan şarjlı pilli türleri tercih edilmelidir.
Bitkiler için günde 10-12 saat ışıklandırma gereklidir. Işıklandırma saatleri düzenli olursa bitkiler daha iyi gelişir, balıklar da daha huzurlu olurlar. Örneğin ışık ayarınız şöyle olabilir: Sabah 9:00’da açılır, öğlen 13:00’da 2 saat mola verir, 15:00’da tekrar açılır ve 23:00’a kadar açık kalır.
Birçok kaynakta, öğlen verilen molaların bitki gelişimini etkilemezken yosun oluşumunu frenlediği belirtilir. Eğer akvaryumunuzda bitki veya sadece yosunla beslenen balık türleri yoksa tatil süresince ışıklandırmaya gerek yoktur.
Doğu Afrika’daki Büyük Rift Vadisi’nde 600 km boyunca uzanan Malawi Gölü, 26.000 km2’lik yüzölçümüyle (İsviçre 41.293 km2) dünyanın büyük göllerindendir. Tabanının en alçak noktasında derinliği 704 metreyi bulan bu göl, kayalık kıyıları ve zengin su altı yaşamıyla ünlüdür.
Bu gölde yaşayan, Afrikalıların Mbuna adını verdikleri endemik çiklet türleri, canlı renkleriyle mercan kayalıklarının balıklarını andırırlar. Tipik bir Malawi sualtı görüntüsü: Yosunlarla kaplı yemyeşil kayaların önünde sarılı, mavili, kırmızılı bir kalabalık Mbuna.
Sert ve alkali sular, kayalık dekor Tanganika ve Malawi çikletleri, iyi gelişebilmek için sert (özellikle bikarbonat sertliği) ve alkali (GH: 8°- 20°, pH 7.5-8.5, KH:10°-25° ) su şartları gerektirirler.
Sudaki yabancı kimyasal maddelere ve ani sıcaklık değişimlerine karşı hassastırlar. Özellikle üreme zamanları teritoryal (akvaryumda belirli bir bölgeye sahip çıkan) olan Tanganika/Malawi çikletleri için optik bölge sınırları ve saklanma yerleri oluşturmak için akvaryuma kayalar yerleştirmek gerekir. Çoğu Tanganika/Malawi akvaryumu, arka planda su yüzeyine kadar yükselen kayalarla dekore edilir.
Bir miktar kireç içeren çakıl, taş ve kayalar, akvaryum suyunun sertliğinin korunmasına ve pH değerinin tamponlanmasına da hizmet ederler. Suyun pH değeri, kesinlikle nötr noktasının aşağısına düşmemelidir.
Su sıcaklığı: 22°-25° normal bakım, 26°-29° üreme. Büyük akvaryumlar, etkin biyolojik filtrasyon, düzenli su değişimleri Akvaryumların en az 200 litre hacimli olması önerilir.
Hem Malawi, hem de Tanganika çikletleri, sudaki metabolizma atıkları olan amonyum/amonyak, nitrat, nitrit gibi azot bileşiklerine karşı son derece hassastırlar. Etkin biyolojik filtrasyon ve düzenli su değişimleri (az ve sık) mutlaka gereklidir. Örneğin haftada bir %10-15 oranında. Suyun kimyasal bileşiminde, balıklar için tehlikeli olabilecek ani değişimlere yol açmamak için bir seferde değiştirilen suyun oranı %30’u geçmemelidir.
Malawi/Tanganika akvaryumlarında pH yüksek olduğu için, amonyum/amonyak düzeyinin sürekli düşük tutulması ayrıca bir önem kazanır. Malawi çikletlerinin davranışları göz önüne alındığında: Malawi çiklitlerinin çoğu poligamik, yani çok eşlidir. Cinsel olgunluğa ulaşmış bir erkek, sahip çıktığı bölgede birden çok dişiyle yumurtlayabilir. Doğada her balığa yetecek kadar alan vardır.
Erkekler arası kavgalar, çoğu zaman, bölge sınırlarındaki zararsız gövde gösterilerinden öteye gitmez. Akvaryumun dar alanında ise zayıf balıklar, baskınları tarafından ölümüne hırpalanabilirler.
Çözüm, bir akvaryumu tek bir türe ayırıp, tek bir erkek ve birkaç dişiden oluşan küçük bir harem oluşturmak, ya da birkaç türü karıştırıp saldırganlık davranışlarının dağıldığı büsbütün kalabalık akvaryumlar kurmaktır.
Akvaryumda zayıf balıkların saklanabilecekleri kovukların bulunması önemlidir. Birkaç türü karıştırırken boyları ve saldırganlık düzeyleri birbirlerine yakın, buna karşın, istenmeyen melezleri engellemek açısından görünüşleri benzemeyen türleri seçmek gerekir.
Uygun akvaryum şartları ve saklanma yerleri sağlandığında Malawi çikletlerinin çoğu karma akvaryumlarda üreyebilirler. Döllenen yumurtaları dişi kuluçka süresince ağzında saklar.
20-24 günde yumurtadan çıkan oldukça gelişkin yavrular, paniğe kapılınca tekrar annelerinin ağızlarına kaçarlar. Artemia larvaları ve toz yemlerle kolayca büyütülebilirler.
Etçil (carnivorous) Türler
Birçok akvaryum balığı türü, sağlıklı gelişip parlak renklere sahip olabilmek için canlı yemlere gereksinim duyar. Örneğin, hiç canlı yem verilmeyen bazı çiklet türlerinin (yavrularını büyütenler) renklerinin soluk, boylarının da küçük kaldığı gözlenir.
Özellikle doğada sadece hayvansal gıdalarla beslenme alışkanlığında olan etçil türlere (carnivorous) haftada en az bir kere canlı yem vermeye gayret etmek gerekir. Tabi canlı yemin hastalık taşımayan bir cinsten olması şartıyla! Genellikle kirli yerlerde toplanan ve sindirim sistemlerinde çeşitli parazitleri barındırabilen Tubifex kurtlarının besin değerleri yüksek olmakla beraber, hastalık taşıma riskleri yüksektir.
Özellikler Diskus gibi parazitlere karşı hassas türlere Tubifex vermemek gerekir. Bu gibi balıklar için en ideal canlı yem, yetişkin Tatlı Su Karidesidir (Artemia).
Etçil/Otçul (omnivorous) Türler
Doğada hayvansal gıdaların yanında bitkisel besinlerle de beslenen (omnivorous), örneğin canlı doğuranlar gibi türlere ara sıra canlı yem vermek yararlıdır fakat şart değildir. Kaliteli birkaç tür kuru yemin yanında ara sıra verilebilecek kıvırcık, haşlanmış ıspanak yaprağı gibi yeşilliklerle idare edilebilir.
Otçul (herbivorous) Türler
Bunun dışında, doğada sadece bitkisel besinlerle beslenme alışkanlığında (herbivorous) olan, örneğin bir Tanganika Çikliti olan Tropheus gibi türlere, sindirim sistemleri al ışık olmadığı için canlı yem vermek zararlı dahi olabilir.
Bu soruya yanıt olarak bir üyemizin (kendisinden izin alarak) bir forum yaz ısını yayınlıyoruz.
Toplu bir ölümle balıklarını kaybeden bir üyemize yanıt:
Karantina akvaryumu şart!
Ben de geçmişte sizinkine benzer üzücü tecrübeler geçirdim. Hepsi de istisnasız yeni balıklar aldığımda başıma geldi. En üzücüsü de, yıllarca kayıpsız yaşamış, artık hiç bir şey olmaz hissi veren balıkların, yeni alınmış balıklar yüzünden birdenbire toptan telef olması.
Bir dönem hastalıklarla ve ilaçlarla çok uğraştım ama sıcaklığı yükselterek bertaraf edebildiğim beyaz benek hariç hiçbir tedaviden sonuç alamadım. Yapı olarak sabırsız ve üşengeç bir kişi olmama rağmen şu sonuca vardım: Yeni balıklar için bir karantina akvaryumu şart!
250 litrelik bitkili bir akvaryumumun yanında 100 litrelik bir su dinlendirme ve 60x30x30 luk bir karantina akvaryumum var. Taze suyu akvaryuma koymadan önce en az 1 hafta dinlendiriyorum ve AquaSafe gibi bir su hazırlayıcı ekliyorum.
İlk birkaç gün çalıştırdığım bir hava motoru kloru daha çabuk uçurarak bu dinlenme sürecini sağlama alıyor. Karantina akvaryumu içindeki kum ve toprak saksı dışında normalde boş duruyor. Yeni aldığım balıkları esas akvaryumdan aldığım suyla doldurduğum karantina akvaryumuna koyuyorum.
Hava motoruyla çalışan basit bir de sünger filtre takıyorum. Biyolojik arıtım olmadığı için karantina akvaryumunun suyunun her gün %10unu esas akvaryumdan aldığım suyla değiştiriyorum. Böylece yeni balıkları bir hafta gözlüyorum. Eğer hiçbir hastalık belirtisi gözlememişsem sıra esas akvaryumdan kolay üreyen birkaç balığı karantina akvaryumuna koymaya geliyor.
Çünkü yeni balıklar kendilerinin bağışıklı olduğu fakat diğer balıklar için tehlikeli olabilecek hastalıklar taşıyor olabilirler. Bir hafta da böyle test ediyorum ve ancak yine hiçbir hastalık belirtisi gözlenmiyorsa bütün balıkları esas akvaryuma atıyorum. Bütün işlemleri artık ödün vermeden uyguluyorum. Son beş yıldır ciddi kayıplar vermedim. Rasboralarımın hepsi 3. yaşlarını geçtiler.
Diğer bir üyemizin konu hakkındaki yorumu: Oturmuş bir akvaryuma mecbur kalmadıkça yeni balık koymamak en doğrusudur.
Akvaryuma hangi balıklardan ne kadar koyabilirim sorusuna cevap verebilmek için üç temel noktaya dikkat etmek gerekir:
Seçilen balık türleri birbirleriyle uyumlu mu? Aynı akvaryuma koyacağınız balık türlerinin hem fiziksel gereksinimler (yer ihtiyacı, sıcaklık, pH, GH, KH vs.) hem de davranış biçimleri açısından (beslenme, saldırganlık, bölge büyüklüğü vs.) birbirleriyle uyuşmaları gerekir. Sonradan pişman olmamak için
kesinlikle görüntüsüne kapılarak anlık isteklerle balık almayın.
Almayı düşündüğünüz balık hakkında mutlaka önceden diğer akvaristlerden (forumlar), kitaplardan ve internetten bilgi toplayın. Uyumlu türlerin seçimi konusunda daha ayrıntılı bilgi için bakınız: Türlerin seçimi Akvaryumunuzun büyüklüğü hangi türler için uygun? Balıklar sadece fiziksel nedenlerden değil, davranış biçimleri nedeniyle de yere gereksinim duyarlar.
Kendilerine dar gelen, hareket alanlarını kısıtlayan akvaryumlarda kendilerini huzursuz hisseder, genellikle de k ısa ömürlü olurlar. İyi akvaryum yayınlarında, her balık türünün konulabileceği en küçük akvaryumun büyüklü ğü belirtilir. Önce hangi türlerin akvaryumunuzda yaşatılabileceğini araştırın. Herhangi bir türü, kesinlikle kendisi için belirtilen minimum ölçülerden küçük bir akvaryumda tutmayın.
Örnek olarak, yetişkin Melek Balıklarını 150 litreden, Diskusları ise 200 litreden küçük akvaryumlara koymamak gerekir. Bu balıkları daha küçük akvaryumlarda da yaşatmak ve hatta üretmek mümkündür. Fakat bu, aslanları kafeslerde esir tutup üretmeye benzetilebilir.
Bir akvaristin amacının sadece yaşatmak ve üretmek değil, türleri doğasına uygun şartlarda yaşatmak olduğu unutulmamalıdır. Aksi halde akvaryumculuk düzeysiz ve bencilce bir uğraş haline gelir.
Genel bir kural olarak, düzenli bakılabildiği sürece, akvaryum ne kadar büyük olursa balıklar o kadar sağlıklı ve uzun ömürlü olurlar.
Her şeyi araştırdım, şimdi kaç balık koyabilirim? Boyları 4-5 cm’ye kadar olan küçük balıklar için (akvaryumun iyi filtre edilmesi şartıyla) şu basit kural verilir: Akvaryumun litre cinsinden hacmi kadar toplam cm balık boyu Hesap yapılırken her zaman için balıkların yetişkinken varacakları boy dikkate alınmalıdır.
Örnek olarak, 100 litre su alan bir akvaryuma yetişkin boyları 5 cm olan Platilerden 10 adet, 4,5 cm olan Neon Tetralardan 11 adet konabilir. Böylece toplam balık boyu 99,5 cm olur.
Balık türleri büyüdükçe hacim/boy doğru orantısı bozulur ve cm boy başına daha çok litre akvaryum suyu gerekir. Boy başına gereken su hacmi biraz da türün özelliklerine (ağırlığı, metabolizma hızı gibi) bağlıdır.
Örneğin yetişkin boyu 15 cm’ye ulaşan bir Melek Balığı için en az 25 litre su hacmi düşünülmelidir. Yetişkin bir Diskus (15-20 cm) için ise en az 50 litre su hacmi önerilir. Genel olarak, boyu 9-10 cm olan balıklar için en az 15 litre su hacmi düşünülmelidir.